İnguş sorununun kaynağını anlamak

İnguşetya bugün açık bir savaşın içinde. Her şeyden önce İnguşetya terörle mücadele bölgesi ilan edilmiş durumda. Her iki Çeçen savaşının hala Rusya hükümeti tarafından “terörle mücadele operasyonları” olarak ifade edilmesi bu tanımlamanın ne kadar kaygı verici olduğunu gösteriyor. İkinci olarak İnguş topraklarına ek asker ve güvenlik personeli sevkıyatı yapıldı.

Son olarak İnguşetya’da düzenli olarak silahlı çatışmalar yaşanmakta ve bu çatışmalar sadece katılanların değil aynı zamanda sivil halkın ölümüne sebep olmakta; ayrıca çatışma ortamı ortadan kaybolmaları yaygın bir fenomen haline getirmekte.    

Aynı zamanda, Rus medyası aracılığıyla bölgeden gelen bilgi durumun gerçekliğine dair hiçbir ipucu sunmamakta; gerçekler Rus hükümetinin işine gelecek şekilde kasıtlı olarak çarpıtılmakta. İnguşetya’daki mevcut duruma ilişkin en yaygın olarak tartışılan teoriler, bölgede olduğu iddia edilen sözde “Çeçen izleri.” “Resmi teori”ye göre İnguşetya’da meydana gelen çatışmalar yeraltında bulunan Çeçen ayrılıkçılarının desteği ve direk katılımıyla El-Kaide üyesi teröristler tarafından organize ediliyor. “Yarı resmi teori” ise mevcut gerilim ortamını Ramzan Kadirov’un İnguşetya ile Çeçenistan’ı birleştirme çabalarına bağlıyor. İnguş yönetiminin açık çaresizliği ve takviye amaçlı bölgeye gönderilen federal güçlerin ışığında İnguşetya sorunlu bir bölgeye istikrar ve barış getiren  deneyimli Doğu komşusundan yardım isteyebilir. Bunun sonucunda Kadirov tesis etmeye çalıştığı Vaynah ve Müslüman lider imajını pekiştirmiş olur. Magas ve Moskova kaynaklı başka resmi açıklamalar ise İnguş muhalefetinin İnguş Devlet Başkanı Murat Zyazikov’u görevden alması için çatışmaları kullanarak Kremlin’e baskı yaptığını iddia ediyor.      

        

Resmi olmayan açıklamalar ise hayli çeşitlilik gösteriyor. Bir takım açıklamalarda son olayların provokasyon olup “İnguş halkının saygınlığını zedelemek ve İnguş gençlerini fizik olarak yıpratmak” amacıyla güvenlik servisleri tarafından organize edildiği söylenmekte. Genel kabul gören fikir ise tüm olaylarda bir “Oset izi”nin varlığı. Bu durum 1992’de meydana gelen kısa fakat kanlı etnik çatışmaların üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen Oset-İnguş ilişkilerinin hala ne kadar gerilimli olduğunu gösteriyor. Bu iki düşünce İnguş internet forumlarında sıkça tartışılıyor.

Bugünün İnguşetya’sı kuşkusuz birbirinden farklı sorunlar yumağı. Bölgede tam olarak ne oluyor sorusuna cevap verebilmek için öncelikle çatışan tarafların kimler olduğunu kesin çizgilerle belirlemek gerekiyor. İnguş olmayan sivillere gerçekten kim saldırıyor? Güvenlik servisi ile ordu personeline kim saldırıyor? Güvenlik birimleri tarafından öldürülenlerin hepsi mücahit mi?  

Bu sorulara cevap vermek kolay değil; çünkü mevcut savaş durumu genelde cinayetle askeri operasyon arasında belirgin olan ahlaki farklılıkları belirsiz kılıyor. Örneğin, son günlerde İnguş olmayan kişilerin öldürülmesi gerilla gruplarının işi gibi gözüküyordu; çünkü onlar sık sık Kafkaslarda “Ruslar”ın varlığına müsaade etmeyeceklerini dile getiriyorlardı. Fakat saldırıların son günlerde sadece Rusları değil aynı zamanda diğer etnik gruplarının üyelerini de hedef alması olaylarda ayrılıkçı yeraltı gruplarlarının parmağı olduğu ihtimalini azaltıyor. Özellikle bir Rus ailesinin öldürülmesiyle suçlanan üç Rus subayının önce yakalanması fakat daha sonra serbest bırakılıp Osetya’da başka bir birime sevk edilmesi bu ihtimali doğruluyor. Bu olayla ilgili Rus medyasında hiç haber yayınlanmaması Kremlin’in enformasyon politikasıyla bire bir örtüşüyor. Rus toplumunu İnguş gerillalarının dini ve etnik temizlik yaptığına kesin olarak inandırarak Rus ordusuna yaygın baskınlar yapması için kuvvetli bir gerekçe verilmiş oluyor. İnguşetya’da ise İnguş olmayanların Rus güvenlik servisleri tarafından öldürüldüğüne dair şüpheler her geçen gün artıyor. Özellikle son zamanlarda işlenen cinayetlerde Rus ordu personelinin rolüne ilişkin yürütülen bir incelemede yer aldığı açıklanan bir polis yetkilisinin açıklamadan kısa bir süre sonra vurularak öldürülmesi bu şüphelerin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi.        

Rus ordu personeli, savcılık, İçişleri Bakanlığı ya da FSB yetkililerinin öldürülmelerinden tamamen gerillaları sorumlu tutmak çok zor gözüküyor. FSB, İçişleri Bakanlığı ve GRU’nun gizli mobil grupları olan sözde “ölüm grupları”, gerilla kıyafeti giyerek yeraltı dünyasına yardım ettiğinden veya sempati duyduğundan şüphelenen kişileri fiziki olarak ortadan kaldırıyorlar. Bu gruplara ilişkin bilgiye sadece birkaç üst düzey yetkili ulaşabiliyor. İnguşetya terörle mücadele bölgesi olduğundan burada farklı görevlere sahip bu gibi pek çok grup var. Bu durum belli bir kişiyi gerillalar, FSB, GRU veya İçişleri Bakanlığı mı ortadan kaldırdığına karar vermeği imkansız hale geliyor. Herkes birbirini suçluyor; ve direnişçiler de bazen güvenlik personeli kılığında saklandığından farklı hükümet servisleri arasında çekişmeler olduğu bir gerçek.   

 

Ayrıca Oset faktörü de sadece bir mit olamaz ve göz ardı edilmemeli. Beslan’daki rehine krizinden beri Oset-İnguş sınır bölgelerinde İnguşların ortadan kaybolması yaygın bir fenomen halini aldı. İnguş insan hakları savunucularına göre komşu ülke Osetya’da “Lesnyi bratia” (Orman Kardeşliği) denilen ve kendini intikam almaya adamış bir grup var. İddiaya göre bu grubun Oset toplumunun tüm kesimlerinden üyeleri var ve Oset hükümeti ile Kuzey Osetya’nın güvenlik birimi tarafından bile destekleniyor.   

 

Diğer yandan güvenlik personeline yapılan saldırıların sıklığı ve sertliği, İnguşetya’da güçlü bir yeraltı grubunun olduğu iddialarını güçlendiriyor. Bu durum yeraltı grubunun kaynaklarının neler olduğu, organize olup olmadığı ve birleşik bir lider kadrosunun olup olmadığı sorularını gündeme getiriyor. Kimler böyle bir direnişin üyesi olabilir sorusunu tartışırken devam eden kriz durumu çerçevesinde şunu unutmamak lazım; sosyal ve siyasi statüsü ne olursa olsun İnguşetya’da hemen hemen her vatandaşın yerel hükümetten memnun olmaması için bir sebebi vardır. 

İnguşetya, Rusya içinde belirlenmiş sınırları olmayan tek bölge. Resmi olarak belirlenmiş ve tesis edilmiş sınırlarının olmayışı da “cumhuriyet”in statüsünü bir kurguya dönüştürüyor. Sorun sadece İnguşlar Orta Asya’ya sürüldüğünde Joseph Stalin tarafından İnguşetya’dan koparılıp Osetya’ya bağlanan Prigorodny bölgesi değil. Bu bölge İnguş evleriyle birlikte İnguşlar Kruşçev döneminde sürgünden döndükten sonra da Osetya’ya bağlı kaldı. Bu hala çözülemeyen sorun 1990’ların başında kanlı olaylara sebep oldu ve halen de iki bölge arasında gerilime neden oluyor. İnguşlar Batıda toprak kaybetmekle kalmadılar; ülkenin doğusunda pek çok önemli bölge yüzünden Çeçenistan’la sorunlar yaşıyorlar.

Tüm hızıyla devam eden birleşik bir Çeçen-İnguş cumhuriyeti oluşturma tartışmaları da İnguşetya’nın bağımsızlığını tamamen kaybedebileceği ihtimalini ortaya çıkarıyor. İki tarafın bu konudaki fikirleri birbirine taban tabana zıt; yapılan tartışmalar İnguşların bu fikri kesinkes reddettiğini Çeçenlerin ise hararetle desteklediğini gösteriyor. Özellikle FSB’nin 2006’da 25 kilometrelik sınır bölgesinde İnguşların en kutsal toprağı olan Ceyrah bölgesini kontrolünü ele alıp Rus sınır muhafaza biriminin özel kontrolüne devredince toprak kaybı İnguşlar için acı verici bir hal aldı. Böylece, Rusya Federasyonu’nda en hızlı nüfus artış hızına sahip bölgeler arasında olmasına rağmen İnguşetya’nın toprakları ciddi ölçüde daraldı.         

 

Kafkaslarda toprak kaybı meselesi etnik ve siyasi kimlik arayışı fikrinden bağımsız ele alınamaz. Toprak kayıplarının sebep olduğu kötü kan fikri bir etnik grubun öz-imajının ve o grubun genelde Rusya, ki devletin diğer etnik gruplara daha fazla özgürlük ve bağımsızlık tanıdığı görülüyor, ve komşu cumhuriyetlerle ilgili görüşünün şekillenmesine katkıda bulunur. Epey saygınlığı olan Ruslan Auşev yerine eski bir FSB generali olan ve halkın ancak yüzde 10’undan onay almasına rağmen İnguşetya’ya zorla kabul ettirilen Devlet Başkanı Murat Zyazikov’un açık zayıflığı durumu daha da kötüleştiriyor. Hükümetin adil olmadığı ve tüm siyasi değişikliklere rağmen hukuksuzluğun devam ettiği duygusu İnguşetya’yı bu duruma getirdi. 

Kremlin’in iddia ettiğinin aksine Rusya’nın mücadele ettiği sadece İnguşetya’daki Arap casusları tarafından finanse edilen birkaç eşkıya değil. Olaylar İnguş “yeraltı” gruplarının toplumun tüm kesimlerinden oluştuğunu gösteriyor. Gerçek yeraltı yani gerçek gerillalar 2005 ve 2006’da ciddi kayıplar verdiler. 2005’de Şamil Basayev’le yakın temas halinde olan İnguşetya emiri İlyes Gorçhanov Nalçık’ta öldürüldü. Basayev’in kendisi ve İnguş direniş liderlerinin pek çoğu da 2006’da öldürüldü. Gerillalar lidersiz kaldılar; bölgedeki diğer gruplarla iletişim koptu ve merkezi bir mekanizma imkansız hale geldi. Her şeye rağmen direnişçiler mücadeleye devam ettiler ve farklı farklı gruplar kendilerine görev bildikleri askeri ve polis araçlarını havaya uçurma ve mümkün olduğunca çok saldırı gerçekleştirme yoluna gittiler.          

 

Tam bu esnada Moskova medya ve analistlerin gözünden kaçan bir adım attı. 2006’da İnguşetya’da tüm hükümet organlarının ve güvenlik servislerinin benzerleri oluşturuldu. Kısaca ifade etmek gerekirse İçişleri Bakanlığı, FSB ve savcılığın yanında cumhuriyet dışından personelin görev yaptığı bu kurumların bir nevi kopyaları oluşturuldu. Rusya’nın İnguş devlet organlarına olan güveni tüm zamanların en alt seviyesinde. İşte bu durum İnguş toplumuna iç ayrılıklarını bir kenara bırakmaya ve yerel hükümet hatta güvenlik teşkilatı üyelerini gizli grupları desteklemeye itti. Geçen üç ayda birkaç defa silahlı OMON ya da diğer benzeri güvenlik teşkilatları yerel halkı korumak için federal güçlerle çatıştılar.         

Geçen hafta barışçıl bir gösteriye katılanlara ateş edildikten sonra Kremlin İnguş krizinin çözüldüğünü ilan etti. Yukarıda belirtilenler dikkate alındığında bu açıklamanın ne kadar sorumsuzca olduğu görülecektir. Savaş bitirilemez ve Rusya böyle bir “çözüm”ü Çeçenistan’da yaşadı. Kremlin Çeçen direnişinin bitirildiğini ilan ederken savaş tüm Kuzey Kafkasya’ya yayıldı. AD/FT

Kaynak: Chechnya Weekly, October 4, 2007—Volume VIII, Issue 38
Çeviri: Ajans Kafkas

Fatima Tlisova