Çeçen cephesinde ideolojik ve taktiksel ayrışma paramparça milletin yekpare olmasını engelliyor… Direnişteki ‘Kaideleşme’ eğilimi, Zakayev cephesinin belirginleşen ulusalcı karakteri ve Kadirov’un Rusça damarı Çeçen trajedisinin Çeçenler eliyle devamını sağlıyor.
Rus güdümlü Çeçen başkan Ramzan Kadirov, direnişi topyekun ortadan kaldırma çabalarına paralel olarak Moskova’nın bilgisi dahilinde diplomatik cinlikleri de ihmal etmiyor. Bir süredir Londra’da siyasi sığınmacı olarak yaşayan Çeçen-İçkerya Başbakanı Zakayev’i Çeçenya’ya döndürmeyi öncelikli hedef yaptığı malum. En son 7 Temmuz’da İnterfax’a demecinde Zakayev’le temasının sürdüğünü belirtip “O İçkerya tarafından eve getirmek istediğim tek kişi. Bugün Avrupa’da on binlerce insanımız yaşıyor. Batı onları Çeçen halkı ve Rusya’ya karşı kullanacak. Onları eve getirmezsek her zaman problem olacak. Zakayev bunu yapabilir, çünkü halkın belirli bir kesimi onu dinliyor. Eğer hapsedilir veya öldürülürse bundan sonuç çıkmaz” diyerek niyetini açık etmişti. Bir süredir tarafların örtbas etme çabasına karşın Zakayev’in Kadirov’la ‘utangaç bir flört’ içinde olduğu sır değildi. Geçen yıldan beri verdiği demeçlerde Kadirov’la Çeçenya’da ‘Çeçenizasyon’ sürecinin yaşandığına dair yaptığı vurgular dikkat çekiciydi. Bundan kastı savaş devam etse de Çeçenya’nın Çeçenleşmesi yani siyaset, idare ve polis teşkilatının belki ekonominin Çeçenlerin eline geçmesiydi.
Zakayev’in yeni rolü
Zakayev’le Kadirov arasında temas var mı yok mu diye yapılan spekülasyonlara 24 Temmuz’da Norveç’in başkenti Oslo’da Zakayev ve Kadirov’un temsilcisi Dukvakh Abdurahmanov’un ortak basın toplantısıyla son nokta konulmuş oldu. Taraflar 22-23 Temmuz’da Çeçenya Barış Forumu Başkanı Ivar Amundsen’in arabuluculuğunda Çeçenya’nın istikrara kavuşması meselesini uzun uzadıya tartıştı. Ağustos başında tarafların Londra’da tekrar buluşması planlanıyor. Bu süreçte Zakayev’in, kendisine eski mesleği tiyatroculuğa dönüp Caharkale’de sahnelerin tozunu yutmayı salık vermiş Kadirov’la nereye kadar uzlaşacağını kestirmek zor. Fakat Zakayev’in kendinde hazmedilebilir bir formülle Caharkale biletine razı olması ihtimal dışı görülmüyor. Ama asıl mesele Zakayev’in Çeçen-İçkerya defterini kapatıp Caharkale’nin yolunu tutması değil onunla dönüşüyle hedefin vurulup vurulamayacağıdır. Zakayev’le amaçlanan ilk etapta Moskova’nın başına dert olan Avrupa’daki Çeçen mülteci olgusunun bitirilmesi. Net bir şekilde dillendirilmeyen ise Zakayev’in dağdaki direnişçileri silah bırakmaya ikna etmek gibi bir rol üstlenmesi. Çeçen sorununun tek çözüm yolunun siyasi müzakere olduğunu defalarca vurgulamış biri olarak kendine böyle bir rolü biçmesi mümkün. Oslo buluşmasından iki gün sonra Zakayev’in Çeçenya’daki Çeçen polislere yönelik saldırıların durdurulması çağrısı yapması kendi adına uzlaşma sürecini kolaylaştıran bir iyi niyet gösterisi olsa da bu yeni rol için bir talim olarak da algılanabilir. Ama tam bu dönemeçte ‘Zakayev’in direniş üzerindeki gücü nedir ki’ sorusu akla geliyor.
Elde kaldı semboller
Esasen Zakayev’in elinde semboller kaldı; Çeçen halkının özgür iradesiyle onayladığı anayasa, onun şekillendirdiği Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti, birkaç bakandan ibaret sürgünde hükümet, en son üyeleri 27 Ocak 1997’de 41 uluslararası kuruluşun gözlemci olarak katıldığı seçimlerle belirlenmiş ve bugün hala saftan ayrılmamış bir avuç milletvekiliyle varlığını korumaya çalışan parlamento direniş kanadının elde kalan sembolleri. Haliyle Zakayev simgesel önem arz ediyor. Zakayev’in ne Kafkasya Emirliği hareketinin lideri Doku Umarov ne de onun etrafında silahlı direnişi sürdüren insanlar üzerinde otomatik etkisi var.
Üstelik halihazırda Zakayev, müzakere masasına oturmasından dolayı Avrupa’da sığınmacı konumundaki Çeçen-İçkerya ekibini bölmüş durumda. Zakayev’in görevden alınması çağrısı yapanlar ya da bunu ihanet olarak görenler var. Hele hele Zakayev’in Oslo’da ‘Kadirov sayesinde Çeçenya’da güzel şeylerin de olduğunun görmezden gelinemeyeceği’ne dair sözlerinin de direniş cephesinde es geçilmesi zor. Her şeyden önce Çeçen direnişinin ideolojik transformasyonu, Zakayev’in silahlı cephe üzerindeki etkilerini ciddi şekilde azaltıyor. Direnişte başlangıcına göre hedef kayması oldu; Bağımsız Çeçenya fikri yerini ‘Bütün Kafkasya’da bağımsız İslami devlet’e bıraktı. Direniş cephesi için Çeçen-İçkerya artık hükmen yok, onun yerine Kafkasya Emirliği var. Emirlik ise ‘Dağıstan vilayeti’, İçkerya yani Çeçenya’ya karşılık ‘Nokhçiço vilayeti, Galgayço (İnguşetya) vilayeti’, İriston (Osetya) vilayeti, Çeçenya, Dağıstan ve Stavropol’dan parçalar içeren ‘Nogay bozkırı’ ve ‘Kabardey, Balkar ve Karaçay birleşik vilayeti’nden oluşuyor. Direniş cephesi de artık Çeçen’in Çeçen’e söz geçirdiği homojen bir yapı arz etmiyor. Her bir bölgenin kendi ‘cemaatsel’ örgütlenmesi var. Yapı son derece çok etnikli bir hal aldı.
Derin çatlaklar
‘25 Ramazan
Umarov, henüz Kadirov tarafıyla görüşme yokken Zakayev’e karşı duruşuyla ilgili “O ve ben akrabayız. Akrabalığımı bozmaya niyetim yok” deyip rezervini ekliyor: “Çalışma mevzularına gelince her birimizin kendi pozisyonu var. Gerçekten bugün oynadığı role ne dediğini bilmiyorum. Fakat onun beni anlamayacağını biliyorum çünkü zamanını yumuşak ve rahat bir kanepede geçiriyor, bense zamanımı ormanlarda harcıyorum. Mücahitler bir sonraki yemeğin nereden geleceğini asla bilmiyor. Haliyle aramızda anlaşmazlıklar var.” Üstelik henüz Dağıstan sınırında 120 km’lik bir şeridi yürüyerek mücahitlerini denetlediğini aktaran Umarov, “Savaşı sürdürecek kadar adamımız var. Elhamdülillah mücahitlere liderlik ettiğim son üç yılda kaynaklarımız yüzde 50-60 arttı” sözleriyle çok da silah bırakın çağrılarına prim verecek gibi durmuyor.
Burada direnişçilerin tükenmekte olduğu iddiasını her demecinde vurgulayan Kadirov’un hesabıyla Umarov’un dillendirdiği potansiyel de birbirini yalanlıyor. Kadirov İnterfax’ın ‘Şu anda yer altı örgütü potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz’ sorusu üzerine “Hiçbir potansiyelleri yok” derken sayı vermekten de geri durmuyor: “Operasyon merkezi onları 500-700 sayıyor. Bana göre 50-70 kişi! Yüzde 60-70 yabancı.”
Taktiksel ayrışma
İkinci ayrışma mücadele taktiğindeki kendini gösteriyor. Şamil Basayev, intihar saldırılarının önünü açarak Kafkas direnişinde ‘Filistinlileşme’ sürecini başlatmıştı. Bu çok tartışıldı. Bunu sivilleri hedef almanın meşru olup olmadığı polemiği izledi. Umarov sivillerin öldürülmesine karşı çıkan kamptaydı. Şimdi geldiği noktayı kendinden dinleyelim: “Mümkün olduğunca sivil hedeflerden kaçınmaya çalışıyoruz. Fakat benim açımdan Rusya’da sivil yok. Neden? Çünkü halkımıza uygulanan soykırım onların sessiz onayıyla gerçekleştiriliyor. Onların vergileriyle güvenlik güçleri besleniyor; onlar vahşet ve cinayetler için para sağlayıp dua ediyor. O halde bu insanları neden ‘sivil nüfus’ olarak görelim. Onlar askerlerini buraya gönderiyor, anne ve babalarımızı, erkek ve kız kardeşlerimizi hatta bir mücahide merhamet edip ekmek kırıntısı verenleri öldürmeleri için dualarını esirgemiyor. Onlara neden sivil muamelesi yapalım? Fakat tekrar ediyorum: Mümkün olduğunca sivil kayıptan kaçınacağız.”
Kafkasya direniş saflarında bu anlayış üzerine güçlenen bir trend var. Esasen Putin’in katliamları mazur göstermek için yıllardır uluslararası topluma lanse etmeye çalıştığı Kaide ile özdeş fotoğrafı direnişçiler kendi elleriyle sunar hale geldi. Umarov’un “Beslan ve Nord-Ost gibi olayların tekrarlanmasını ummalı mıyız’ sorusuna yanıtı da bu açıdan sarsıcı: “Eğer ki Allah dilerse. Şu anda benim elimdeki fırsatlar Şamil’de yoktu. İnsan gücü akınına uğruyoruz, Allah izin verirse sonuç olacak. Sanırım daha büyük operasyonlar yürütüyor olacağız.”
Her iki rehine alma olayını Rus devleti kanlı bir şekilde bitirmişti. Üçüncüsünü de aynen bitireceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalı. 2002’de Moskova’daki Nord-ost tiyatrosunda yaşanan rehine alma eyleminde, Putin’in emriyle salona zehirli gaz verilerek 33 eylemci ve 129 rehine öldürülmüş, 700 rehine de zehirlenmişti. 2004’te çoğunluğu Hıristiyan olan Kuzey Osetya’nın Müslüman kimliği ile öne çıkan Beslan kasabasındaki 1 nolu okulda 1200 kişi rehin alınmış, Rus güçlerin ‘kurtarma’ adını taktıkları operasyon sonucunda 186’sı çocuk 344 kişi ölmüş, 700 kişi yaralanmıştı… Her iki eylemde talep Çeçenya’da savaşın durdurulmasıydı. Ama özellikle ikinci eylem Çeçenya’nın özgürlük davasının dünya halkları nezdindeki meşruiyetine onulmaz darbe indirdi.
Netice olarak savaşı resmen bitirdiğini ilan etmiş Rusya’nın ürkütücü gölgesinde üç farklı istikamette üç ayrı güç birbirini törpülüyor: Bir yanda Kafkasya’nın engin ormanlarından Beslan trajedisinin tekrarına umut bağlamış bir direniş, öte tarafta icra gücü kalmamış sürgünde Çeçen-İçkerya hükümeti ve onun çaresiz ekibi, beri tarafta Moskova’dan aldığı hür türlü güçle birine karşı şiddeti, ötekine karşı saldırgan diplomasiyi kullanan Kadirov cephesi var. Olmayan tek şey ise, paramparça edilmiş Çeçen milletini anlamlı bir paydada birleştirecek, Çeçenlere onurlarını iade edecek, Rus işgalinin getirdiği Çeçenya trajedisinin Çeçenler eliyle sürmesine son verecek güçlü ve karizmatik bir lider.
http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=84887
Direnişe kuşatma: Artan şiddet, saldırgan diplomasi – 1
Fehim Taştekin