Londra/Ajans Kafkas – Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti Başbakanı Ahmed Zakayev ile Sayhan Umarov’un röportajı.
Basında Avrupa Parlamentosu milletvekilleri ve uluslar arası sivil örgüt temsilcileri ile görüştüğünüz haberi yer aldı. ‘Çeçen halkının kendi kaderini tayin hakkı için Avrupalı Parlamenterler Birliği’ kurma düşüncesinden söz ediliyor. Bu örgütü ve hedeflerini nasıl gördüğünüzü, Çeçen-İçkerya hükümeti ile işbirliğinin ne şekilde yürüyeceğini, statüsünün ne olacağını anlatır mısınız?
Bildiğimiz gibi bir çok ülkede Çeçen halkının özgürlük ve bağımsızlık mücadelesine anlayış ve sempatiyle yaklaşan çok sayıda insan var. Yaş, din ve cinsiyet olarak farklı insanlar… Parlamenterler de bunun dışında değil.
Çeçenlere karşı yürütülen ikinci savaşın başından beri Avrupalı parlamenterler, işgal altındaki Çeçenya’da Rus ordusunun hareketlerine karşı oldukça ses getiren eylemler organize ettiler. Bir çokları bunları hatırlıyordur, onun için tekrarlamıyorum. Avrupalı parlamenterler önceden “Çeçenya’da insan hakları ve barış için” sloganıyla hareket ediyordu, şimdi ise bu ifade “Çeçen halkının kendi kaderini tayin hakkı için” şeklinde değişti. Çeçenya’da insan haklarına riayet ve barış sadece Çeçenlerin kendi kaderlerini tayin haklarının tanınmasıyla temin edilebilir. Çünkü onlara bu hakkın uluslar arası toplum tarafından tanınmamış olması, Rusya’yı birinci anti-Çeçen savaşında olduğu gibi ikinci anti-Çeçen savaşında da fazlasıyla teşvik etti. Doğru oluşturulan bir misyonun doğru çözümü getireceğine inanılmak isteniyor.
Her halükârda Çeçen-İçkerya hükümeti Avrupalı parlamenterlerin yeni inisiyatifini memnuniyetle karşıladı ve Rus-Çeçen anlaşmazlığının adil şekilde çözümüne katkıda bulunmak için üzerine düşeni yapmaya hazır.
Çeçen halkının son 17 yıllık milli kurtuluş mücadelesinde birkaç devre yaşandı. Her devrenin kendi karakteristik özellikleri var. Görülen o ki “Kafkasya Emirliği’nin ilanı” ile mücadelemizde yeni bir devreye girdin. Size göre ne oldu?
Elbette Çeçen halkının 17 yıllık mücadelesinde bir çok dönem yaşandı, aydınlık ve karanlık olmak üzere. Kafkasya Emirliği’nin ilanına gelince, bu aslında hem Çeçen halkının hem de diğer Kuzey Kafkasya halklarının milli kurtuluş hareketine karşı yürütülen mücadelenin yeni bir etabı olarak adlandırılmalıdır.
Ben Emirlik konusunda değerlendirmemi yaptım zaten; bu girişim Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin kendi kendini yok etmesini sağlama yönünde atılan bir adım. Sorunuza bağlı olarak emirliğin neyin gelişim süreci ve evresi olduğunu kısaca hatırlatmak isterim.
Geçen yüzyılın 80’li yılları başında Mikhail Gorbaçev, perestroyka süresinde SSCB Anayasasının 6. maddesinin, yani SSCB’de sadece bir partinin olmasına hüküm veren maddenin iptal edildiğini açıkladı. Daha önceleri mutfakta toplanan hoşnut olmayanların yeni eğilimlerle mitinglerde toplanacağını, siyasi parti ve hareketler organize edeceklerini tahmin etmek zor değildi. Bunlar bir taraftan liberal düşünceli vatandaşlar, diğer taraftan Ruslarla eşit hak isteyen cumhuriyetlerdeki milli hareketlerdi. “Eğer engel olamazsan, başında ol” kuralına uygun olarak KGB birinci gruptakiler için Jirinovski’nin Liberal Demokrat Parti’sini, ikinci gruptakiler için SSCB İslami Diriliş Partisi’ni kurdu.
Jirinovski’nin partisi sayesinde, Rusya’da bugüne kadar totaliter rejime gerçek bir demokrat muhalefet oluşturulamadı. Aynı şekilde, SSCB İslami Diriliş Partisi’nin köklerinin ulaşmayı başardığı Müslüman cumhuriyetlerde de toplum ‘gerçek’ ve ‘gerçek olmayan’ Müslüman diye ayrıldı. Ortak sorunların çözümü konusunda seferber olamadılar. “İslamcılar” en çok Tacikistan ve maalesef bizim ülkemizde bir şeyler yapmayı başardı. İşte SSCB İslami Diriliş Partisi’nin Çeçenya şubesi gelişimindeki ‘Kafkasya Emirliği’ öncesinde şu aşamalar yaşandı:
1. Birinci Çeçenya savaşı öncesinde (1992-1994) “vahhabi” Gantemirov-Deniyev’in terör faaliyetleri;
2. Aslan Mashadov başkanlığındaki Çeçen devletinin ortadan kaldırılmasına yönelik bombalama terör faaliyetlerine eşlik eden Udugov-Umarov “İslam düzeni”;
3. “Kavkaz” televizyonunun Çeçen direnişçilerinin bağımsızlık mücadelesini itibardan düşürmesi ve mücadeleyi uluslararası toplumun gözünde ‘uluslararası İslam terörizmi’ saflarına taşıması;
4. Seçilmiş devlet başkanının haklarından ve anayasal yetkilerinden mahrum bırakılması amacıyla Aslan Mashadov’un anayasal olmayan reformlara bağlanması ısrarı;
5. İkinci anti-Çeçen savaşını başlatmak için FSB provokasyonlarının bir parçası olan Çeçenya ve Dağıstan Kongreleri;
Adil olmak için belirtmek gerekir ki, bugün Kafkasya Emirliği’nde olduğu gibi, sayıları azımsanmayacak kadar gerçek Müslüman ve vatansever de bu kurum ve organizasyonların içine çekilmiştir.
SSCB İslami Diriliş Partisi’nin özel hizmeti niteliğinde, birinci savaşta şerefli tecrübeler yaşamış olan yüzlerce Çeçen komutanının yanıltıldığını da itiraf etmek gerekir.
Kuzey Kafkasyalıların gerçek birleşmesinden söz edecek olursak, buna inanan biriyim, bu fikrin taraftarıyım. Ama ben bunun Şenibe Musa veya İsa Umarov’un emri üzerine değil, sadece Kuzey Kafkasya halklarının kendi iradeleri sonucunda olması gerektiğine inanıyorum. Şenibe başkanlığındaki Kafkasya Halkları Konfederasyonu’nun kimin menfaatleri için ne rol oynadığını hepimiz hatırlıyoruz. Bu Konfederasyon sadece Abhazya ve Güney Osetya’nın savaşla Gürcistan’dan alınması ve sonrada Rusya’ya bağlanması için elverişli oldu. İsa Umarov güdümündeki Kafkasya Emirliği ise, daha önce de söyledim, bir kere daha tekrarlayabilirim; sadece kurucularının ihtiyacı olduğu müddetçe var olacak. Onun gerçek kurucuları ise Lübyanka’da oturuyor.
Çeçen-İçkerya Cumhuriyeti’nin bazı çevrelerce yok edilmesi girişimi olduğu şikayeti ile Şeriat Mahkemesi’ne dava açtığınız haberi Çeçen medyasında defalarca yer aldı. Açtığınız dava ne aşamada?
Faruk Hasuhanov başkanlığındaki Şeriat Mahkemesi’ne böyle bir dava ile başvurdum gerçekten. Benim davam sadece cevap verecek tarafların katılımı ile görüşülebilir. Ben istenildiği her an sözlerim ve hareketlerim dolayısıyla Şeriat Mahkemesi’ne ifade vermeye hazırım, ama bildiğim kadarıyla Şeriat Mahkemesi henüz dava incelemesine başlamadı. CHPRS/ÖZ/HT