’21. Yüzyılda Çerkesler: Sorunlar ve Olanaklar’

Ankara/Ajans Kafkas – Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı (KAF-DAV) tarafından düzenlenen “21. Yüzyılda Çerkesler: Sorunlar ve Olanaklar” konulu uluslararası sempozyum 22-24 Eylül 2011 tarihleri arasında Ankara’da gerçekleştirildi.

Ankara Gazi Park Otel’de gerçekleştirilen sempozyumda, üç gün boyunca on bir oturum yapıldı, kırkın üzerinde tebliğ ve konferans sunuldu. Ürdünlü Profesör Setenay Shami, sempozyumun açılış konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Artık Çerkes sorunları ile ilgili dünyada akademik çalışmalar yapılıyor. İmparatorluklar ve Ulus devletler diğerlerini tarihi olmayan halklar olarak gösterir. Çerkesler, tarihlerini ve yaşayan dünyayı keşfediyorlar. Çerkeslerin potansiyellerini yeniden ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu aşamada artık yeni bilgiler ortaya koymak, farklı yorumlarla yaşayan bir Çerkes tarihi yaratmak gerekli. Çerkes tarihi her yerde ‘göç’ ile başlar, göçün öncesine dair yalnızca güçlü fakat muğlak imgeler vardı: güzel, uzak, geçmişte… Göçün sonucunda diasporada Kafkasya’nın insanlarından arındırılmış boş bir ülke olduğu imgesi de oluştu. Fakat şimdi Kafkasya, tarihte ve insanlarda karşılığını bulmaya başladı.”

Sempozyumun ilk oturumunda yer alan Karaçay-Çerkes Devlet Üniversitesi’nden genç tarihçi Fatima Ozova, “Kafkas-Rus savaşlarında savaş esirleri” başlıklı sunumunda, Çarlık Rusya’sı tarafından 18. Yüzyıldan itibaren çıkarılan askeri kanun ve yönetmeliklerin çoğu zaman Rus askerlerinin Kafkasyalı savaş esirleri ve sivil halka yönelik gayri insani uygulamalarını engellemediğini belirtti. Ozova, özellikle savaşın son dönemlerinde Rusya’nın, Çerkesya’da işgalin tamamlanması amacıyla, çok büyük katliamlar gerçekleştirdiğini, sivil-savaşçı ayrımı yapılmaksızın bütün halkın savaş esiri kabul edilerek kitlesel olarak sürgüne tabi tutulduğunu söyledi.

Tarih, antropoloji, mitoloji, sosyoloji gibi çok çeşitli alanlarda uzmanlar ve akademisyenlerin söz aldıkları sempozyumun ilgi çekici sunumlarından biri de, Sakarya Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Hüseyin Aykut’un “Alternatif bir yaşama modeli olarak Çerkes kültürü” başlıklı sunumu idi. Modernitenin aksine, doğayı yaşayan canlı bir evren ve insanı da onun bir parçası olarak gören geleneksel kültürlerin, modern hayat içerisinde varlığını ve gerçekliğini koruma şansı olmadığını belirten Aykut, modern insanın önümüzdeki yüzyılda farklı yaşam alanları oluşturma arayışına girebileceğini ifade etti.

Sempozyum’un kapanış oturumunun konusu ise “Kuzey Kafkasya’da İslam ve Etnik milliyetçilik” idi. Gazeteci Fehim Taştekin, Çeçen Bağımsızlık savaşının karakterinin din merkezli bir direnişe evrilerek Kafkasya’nın büyük bir bölümüne yayılması ve terörize edilmesi sürecinde Rus politikalarının ve belirleyici faktör olduğunu açıkladı. Rusya’nın etnik milliyetçi hareketleri öteden beri kendi lehine kullandığını kaydeden Taştekin, bir soru üzerine Çerkes=Adıge formülüne dayanan bir Çerkesya söyleminin de aynı amaca hizmet edeceğini ve milliyetçi yaklaşımların Kafkasya’nın istikrarına katkı sağlayamayacağını dile getirdi.  

İsrailli bilim adamı Chen Bram da Kafkasya’da radikal islam ve Rus devlet politikası arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıkladı: “Yumurta mı tavuktan çıkmıştır, tavuk mu yumurtadan, bilemeyiz, ancak İslam’ın Kafkasya’da radikal ve şiddet eğilimli bir karakter kazanması ile Rusya tarafından Müslümanlara yönelik uygulanan şiddet ve baskı politikası birbirini doğurmuştur” YA